Ereğli Belediyespor’umuz 15 Aralık’ta kendi sahasında ikinci kez berabere kalarak 4 puan kaybetti. Namağlup, en çok gol atan ve enaz gol yiyen temsilcimize nazar mı değdi dersiniz?
Yoksa!
Takır takır top oynarsın ve karşı kalede bir kedi çıkar karşına ve tak tak hepsini toplayıp geçit vermez anlarım.
Ama oynarsın.
Birinci yarı yattık ve penaltıdan da golü yedik. Geçtiğimiz hafta penaltı kurtaran ve sezonun en iyilerinden Erhan Kırcı’nın yapacak bir şeyi yoktu gerçekten. İlk yarı öyle yattık ki, rakip kaleye ilk şutumuzu ancak 20. Dk atabildik. 1-0 mağlup girdiğimiz soyunma odasından forma değişikliği ile ikinci yarıya fırtına gibi çıktık. Bu devrede eh iyi oynadık ancak, yerde yatmaktan futbol oynamayı unutan ve unutturmaya çalışan Mimar Sinan Spor’un kalecisi futbol artisti Ağaoğlu’nun Adem’i geçemedik.
Adem hep yattı ve zor kalktı. Herkesin sinir uçlarıyla oynayıp durdu.
Orhan Yüksel’in golüyle beraberliği kurtarabildik. Orhan Yüksel’e bir parantez açalım ve attığı 11. gol ile gol krallığı yolunda başarılar da dileyelim.
Biz ise bomboş kaleye şak diye ikinci golümüzü atamadık ki.
“O sene bu sene” sloganıyla şampiyonluğa inanmış bir başkan ve başkan yardımcısına, teknik heyet ile oyuncuların dışında öyle inanmış bir seyirci kitlesi var ki, maçlarda tribünler yetersiz kalıyor. Çözüm yolunda adım atıldı da nihayet konuk takım için kale arkasına ayrı bir tribün inşasına başlandı. Böylelikle konuk takım seyircisi için boş tutulan tribünler Ereğli seyircisine açılacak.
Güzel şeyler oluyor.
Bu güzellikleri her hafta özellikle Ereğli’de yaşayan futbol severlerin umutlarını ve heyecanını bozan ise taraftarlık kültürünün ötesinde fanatizme yelken açanlar oluyor. İşte Ankara’da Keçiören’de Bağlumspor maçında yaşananlar. Kimse kızmasın ve darılmasın maç sıfır sıfır ve en azından yenilmeden gelip bir puanı cebimize koyarken, son iki dakikada maçta olayları kim başlattı? Doğruya doğru demek ve önümüzdeki maçları düşünerek çok acil önlem almak durumundayız . Özellikle Belediye Başkanı Halil Posbıyık’a burada çok büyük görev düşüyor. Taraftarlık bilincini zedeleyen ve takıma yarardan çok zarar vermeye başlayanları tek tek tespit edip izole edilmesini sağlamalıdır. Belediye Başkanı her hafta maça gelerek seyircilerin “en büyük başkan bizim başkan” sloganlarını duyarak nasıl mutlu oluyor ise, o ses Mimar Sinan maçında olamadı. Sebebi Ankara’daki maçta kontrolü kaybederlerdir. Üç beş kendini bilmezin yaptıklarını yüzünden en az 10 bin taraftar maça gelemedi. Yine de taş duvarların ötesinden Ereğlisporumuzu desteklemek için eflatun beyaz sloganları atanlara da “helal olsun 12 numara” demeliyiz.
Aynı şekilde tribün lideri olması ile öne çıkan Belediye Zabıtası Burhan Önder’e de bu konuda büyük görevler düşüyor.
Sorumluluğu gereği, olası taşkınlıklara dur demeli, dedirtmelidir.
Ereğli Belediyespor şampiyonluğa koşarken, fanatiklerin önümüze takoz olmaya hakları yoktur.
Futbol severlerin Ereğlispor’umuzun maçını izleme hakkını gasp edenler fanatiktir, sporseverlikle ilgileri de yoktur.
Eşsiz Önder’imizin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” sözü taraftarları da kapsıyor.
Taraftarlık kültüründe de “ahlaklı olmak”, sporda şiddete bulaşmamak ve sadece kendi takımını destekleyerek motive etmek vardır.
Bunu başarırsak o yıllardır beklediğimiz şampiyonluk Ereğli’ye gelir ve hep birlikte bu sevinç paylaşılır.
Şimdi bu hedefe kilitlenen heyecanı besleme ve diri tutuma zamanı.
BİR DURUM VAR
Farkında mısınız bilmem de, sahamızdaki maçlarda saygı duruşu ve İstiklal Marşı programlarında bizim takım protokolü selamladığı gibi dururken, rakip takımın oyuncuları ise sol tarafa kulüp tesislerinin bulunduğu yöndeki Türk Bayrağı’na karşı saygı duruşunda bulunuyorlar.
Bir farklılık var.
Bunun doğrusu nedir?
Birileri araştırıp konuyu netleştirirse, şu karmaşıklığa son verse.
Tuhaf kaçıyor!
Var mıdır muhatabı?!!
İKİNCİ DURUM
Şu tribünlerdeki bez afişlerin 80 santim aşağıya indirilerek, futbol severlerin görüş mesafenin genişletilmesi.
Zaten zor olan korner ve taç atışlarına görebilmek açısından çok önemli olan bu konu yönetimimizin gündemine mutlaka alınmalıdır.
*
Evet o sene bu sene.
Bu sene ya olacak ya olacak!
Kemal DOĞRUCU