Küçük bir köyde yaşayan, iki çocuk ve kedileri olan bir aileden bahsetmek istiyorum…
Malum yaşam şartları zor… Baba emekli ve iş buldukça çalışıp eve ek katkı sağlamaya çalışırken ayağını kırmış baba... Anne bir ineğe bakıyor, bahçede kendi çapında mahsul üretiyor. Süt ve bahçesinde ki sebzelerden ne olursa “çarşıda ki evlere" gidip satıyor. Çocuklar okumakta... Biri Üniversite 3. sınıfa geçmiş bu yıl, küçük de bu yıl üniversiteli oluyor, öyle özel okul falan değil gittikleri, devlet okulu. “Kızımız iki yıldır devlet yurdunda kalıyor, devletten burs alıyor, dersleri iyi, bizi üzmeden okuyor, oğlumuza da devlet yurdu çıktı o da bu yıl okumaya gidecek” diyor anne.
Evin kızı ile biraz sohbet ediyoruz ayak üstü. Yurttan bahsediyoruz biraz… “4 kişilik odada kalıyoruz, ortaya masa koymamız bile zor ama çalışma odaları ve kütüphane var. Çalışma odaları da gürültülü oluyor ben genelde sabah erken kalkıp kütüphaneye gidiyorum daha rahat çalışıyorum” diyor.
Yemek konusunda ne yapıyorsunuz dediğimde “yemekler yenecek gibi değil ama yine de yiyoruz dışarıda yemek yemek maddi anlamda çok zor biliyorsunuz ablacım “ diyor.
Ya tuvalet ve banyo işi… ne de olsa devlet yurdu… 40 kişilik koridorda 3 WC, 3 banyo olduğunu, bazen sıra beklediklerini bazen de başka katlara gittiklerini anlatıyor kibar kibar.
Bu arada annenin yaptığı başka bir iş de boş, kutu, şişe toplayıp satmak. Köy yeri… içeceğini iç, kutuları, şişeleri at sokağa -şehir olsa çok mu fark edecek diyeceksiniz- Bir köyde inek otlatmaya giderken ne kadar toplayabilirse topluyor, eş dostta bulduğunu getiriyor, satıyor. Bu parayla çocuklarına değil, kapıya gelen kedilere yani sokak hayvanlarına mama alıyor bu yüreği güzel anne. Tesadüfen karşılaştım bu güzel yürekli anneyle. “Bir ara 15-20 tane oldular ama şimdi 6-7 taneler, bakmam çok zor, doğum yapanları eve alıp bakıyorum onlar da bir daha uzaklaşmıyorlar, hasta olduklarında veterinere param da aracım da olmadığı için götüremiyorum, hatta bir kedimiz var adı Ponçik, çok hasta kulağında yara var, tedavi ettiremiyorum” diye dertleniyor.
Hem kediyi aradık hem sohbet ettik;
Ne kadar kutu topluyorsun ki mama alabiliyorsun diye sordum. “çok kutu olmuyor tabii ama yine de biriktiriyorum kutuları, ne kadar mama alabilirsem, o da beni birkaç gün idare ediyor, yetmiyor tabii, bir kasap var pazara sebze satmaya gidince bana tavuk kemiği, deri veriyor onları kaynatıyorum, içine bayat ekmek de alıyorum çok güzel yiyorlar, kasaplar aslında kemiği satıyorlar ama bu kasap beni artık tanıdı bildi bana parayla vermiyor, ben de ona arada bir bahçemdeki sebzelerden poşetleyip götürüyorum, sağolsun o benim kedilerime bakmama yardımcı oluyor, 1 - 2 kg sebze satsam ne olur satmasam ne olur helal olsun” diyor güzel yürekli insan.
Gönülden Hayvansevenler Derneği yönetimi ile görüştüm, mama yardımı yapmaya çalışıyorlar bu hayvansever dostumuza. 2 kediyi de kısırlaştırma konusunda destek verdiler
Kediyi bulduk, Ponçiğin kulağı yara…
Gönülden Hayvansevenler Derneği ile irtibata geçip yardım istedim, veterinere götürdük, tetkikleri yapıldı, kötü huylu ileri derece kanser... Üzgünler… üzgünüz... Daha önce kısırlaştırılan kedileri kendilerine zarar verebilir tedirginliği ile 3 gün koynunda uyuttuğunu söyleyen evin hayvansever kızı, “okulum açıldı, annem hem bakmak için çok zorlanacak, hem de tedavisi oldukça masraflı keşke Ponçiğe evinde bakabilecek bir hayırsever çıksa da evinde baksa, masrafları için de belki hayvanseverler çıkar, eş dost yardım eder destek olur, üstesinden gelmeye çalışırız” diyor ve gözleri doluyor...
Düşünün;
Bir tarafta zevk için evine kedi alıp her ne sebeple olursa olsun sokağa terk edenler, bir yanda dişinden tırnağından artırıp sokak hayvanlarına bakan hayvansevenler ve kanser hastası bir sokak kedisini canla başla tedavi ettirmeye çalışan CAN dostu anne ve kızı...
Sizleri yüreğinizden öpüyorum güzel yürekli insanlar…
Tüm CAN dostlarına sevgiler...
Güler Önder