Misget türküsünün hikayesini biliyor musunuz? “Sözden Saz’a” gecesinde anlattılar acıklı hikayeyi.
Kdz. Ereğli’sine soluk aldıran Kültür Sanat Derneklerinden biridir Nefes. Bu derneğimizin “Sözden Saz’a Şiirler ve Türküler” gecesi Tatoğlu Kültür Merkezi’nde 6 Aralık 2024 Cuma günü akşamı gerçekleştirildi. Repertuvarındaki şiir ve türküler ile izleyenlere farklı bir gece yaşatan Nefes Kültür, Sanat ve Edebiyat Derneği, yine unutulmayacak bir etkinliğe imza attı.
Rahatsızlığı nedeniyle Kemal Altun’un katılamadığı gecede, Ramazan Ceylan, :Burak Kozoğlu, Umut Kocamanoğlu, Murat Akbaş, Selim Yiğit, Bilal Eski, Furkan Çetrefli, Kerem Karacaoğlu, Boray Tunca, Şahin Çamlı ve Atakan Coşkun harika bir performans ortaya koydular.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun ünlü “Türküler Dolusu” şiiri “Şairim şair olmasına/ Canım kurban şiirin gerçeğine hasına/ içerisine insan kokusu sinmiş mısralara vurgunum/ Bıçak gibi kemiğe dayansın yeter/ Eğri büğrü , kör topal kabulüm/ Şairim/ Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası/ Ayak seslerinden tanırım/ Ne zaman bir köy türküsü duysam/ Şairliğimden utanırım/ Şairim/ Şiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum/ Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim/ Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm” ile başlayan program “Analara Kıymayın Efendiler” türküsüyle devam etti. Sunucu haraketli bir türkü olarak bilinen Misget’i okuyacaklarını söyledikten sonra hikayesini anlattı. Hani o herkesin çalınmaya başladığında büyük bir coşku ile hareketlenip piste fırladığı Misget türküsünün hikayesi neymiş biliyor musunuz?
“Misket aslında bir elma ağacı türüdür; bodur, kırmızı elmaları olan bir ağaçtır. Türküye ve güzeller güzeli bir kıza isim olmuş bu isimden yola çıkarak, bir Ankara türküsünü anlatalım… Kızın ismi Hayriye'dir. Ganizadelerin ufacık tefecik kızının ismidir. Hayriye her gün evlerinin önündeki elma ağacının üzerine çıkar, oradan sevdiği Osman Efe’nin yolunu gözler. Osman Efe de o ağacın adını koyar, bu deli dolu kızın ismini. Misket der ona. Osman Efe de yakışıklı burma bıyıklı bir delikanlıdır, o da sevdalıdır Hayriye'ye. Yörenin ünlü ağalarından birisi olan Kır Ağa da vurgundur Hayriye'ye. Haber salar Hayriye'nin babasına. Babası zengin ağaya kızını vermeye taraf olur, ne de olsa zengin, hali vakti yerindedir. Kızı rahat edecek, kendisi de böylece hatırlı biriyle akraba olacaktır. Hayriye'ye durumu anlatırlar ama Hayriye direnir isyan eder babasına, "Ölürüm de varmam" der Kır Ağa'ya.
Hayriye akşamı zor eder bunu sevdiğine anlatmak, ondan yardım istemek için. Sonunda sokağın başında atının üzerinde Osman belirir, Hayriye hemen misket ağacının üzerine tırmanır. Bahçenin önünden geçerken durumu fısıldar ona. "Beni Kır Ağa'ya verecekler" der.
Osman Efe çılgına döner hemen haber gönderir Kır Ağa'ya. "Kendisini sever sayarım, mert biri bellerim. Yolumdan çekilsin, sonu iyi olmaz, sevdiğime yan gözle bakmasın" der. Bu haber karşısında Kır Ağa'da deliye döner. O da der ki; "Demek dünkü çocuk bana kafa tutuyor, kendine güveniyorsa karşıma çıksın" diye haber gönderir. Sonun da şöyle bir karar alırlar. Kıran kırana bir kavga sonunda sağ kalan misketi alacaktır.
Belirlenen günde karşı karşıya gelirler, bıçaklar çekilir. Osman Efe yiğit delikanlı, kavgada Kır Ağa'yı zorlar. Mert bir adam olan Kır Ağa bu yağız delikanlıya kıyamaz, onun cengaver halinden etkilenir ve der ki; "Benimle böylesine boy ölçüşen yiğide, ben kıyamam. Koç olacak kuzuya bıçak çekemem. Vur bıçağını bağrıma. Misket senin olsun" Osman Efe önce şaşırır, sonra oda bıçağını yere atar ve koşup ellerine sarılır Kır Ağa'nın.
Kavga böyle sonlanır. Misket, yani Hayriye ağacın üzerinde Osman için dua ederek beklerken, kalabalığın yaklaştığını görür, Kır Ağa önde, Osman görünürlerde yoktur. Durumu yanlış anlar, gözü kararır, fenalaşır ve elma ağacından yere düşer ve ölür! Kalabalık yaklaşıp durumu görünce, Osman feryat figan sevdiğinin üzerine kapanır. Çare yok Hayriye yani Misketi ölmüştür. Osman Efe perişan terk ediyor oraları ve bu hikayeyi gören ve duyanlar onun adına türküler ağıtlar yakarlar, hikayesi de dilden dile dolanmaya devam eder, günümüze kadar gelir.”
Şimdi sıra geldi türkünün sözlerine.
“Güvercin uçuverdi/ Kanadın açıverdi/ Elin oğlu değil mi/ Sevdi de kaçıverdi/ A benim aslan yârim/ Duvara yaslan yârim/ Duvar cefa götürmez/ Sineme yaslan yârim/ Güvercinim uyur mu/ Çağırsam uyanır mı/ Yar orada ben burda/ Buna can dayanır mı/ A benim hacı yârim/ Başımın tacı yârim/ Eller bana acımaz/ Sen bari acı yârim/ Caminin müezzini yok/ İçinin düzeni yok/ Çok memleketler gezdim/ Misget'ten güzeli yok/ Daracık daracık sokaklar/ Misget şeker topaklar/ Pul pul olsun dökülsün/ Seni öpen dudaklar/ Caminin ezan vakti/ İçinin düzen vakti/ Ben Misget'i yitirdim/ Sonbahar gazel vakti/ Gökte yıldız sayılmaz/ Çiğ yumurta soyulmaz/ Üçer avrat almayan/ Hiç erkekten sayılmaz.”
Bu hikayenin ardından salonda derin bir sessizlik oldu. Neşe içinde dinleyip oynadıkları türkününh azin hikayesi boğazları düğümlemişti.
Tatoğlu Kültür Merkezi o gece; Nefes Kültür, Sanat ve Edebiyat Derneği’nin “Sözden Saz’a Şiirler ve Türküler” gecesinde adeta şiirler ve türkülerle yıkandı. Ve doyumsuz zamanın finalinde, etkinliğe katılanlar geceyi hazırlayıp imza atanları ayakta alkışlanarak teşekkür sahnesini coşkuyla gerçekleştirdiler.