Siyasal, ekonomik ve sosyolojik olarak iç karartıcı bir ortamda 2024’ü bekliyoruz. Yaşamı boyunca iyimserliği ve umudunu karartmamış Atatürk’ü özlemle anarken Kemalizm’in doğru değerlendirilmesini önemle vurguluyoruz.
Günümüzde, elde edilmiş medyanın denetlediği haber ve programlarda kurulu düzene uygun bir Atatürk profili çiziliyor. Oysa Atatürk ilkeleri girdiği her kabın şeklini alan bir sıvı değildir. 1789 ve 1917 devrimlerinden etkilenen ve mazlum dünya halklarına örnek olan Anadolu ihtilalidir; dünyanın üçüncü büyük devrimidir.
Ulusal bağımsızlığı sözünde değil özünde amaçlamayan ve uygula(ya)mayan bir anlayışın Kemalizm ile yan yana gelmesi düşünülemez. Antiemperyalizm ve ulusal bağımsızlık etle tırnak gibi biri biriyle kaynaşmış kavramlardır.
Lâiklik Kemalizm’in olmazsa olmaz koşuludur. Lâik olmayan bir toplumda demokrasinin filizlenmesi olası değildir. Bugün iflas eden neoliberal ideoloji ve uygulamalardan Atatürk ve arkadaşları 1930’larda vazgeçmiş, Sovyetlerle birlikte hazırlanan Birinci 5 Yıllık Planla ülkemize özgü ve üretime dönük bir “Karma Ekonomi” modeli yaratmışlardır. Bunları yeni bir ulus devlet oluşturarak hayata geçirmişlerdir.
Bu nedenlerle:
* 12 Mart ve 12 Eylül gardırop Atatürkçüleri hem Kemalizm’e hem de demokrasiye büyük zarar vererek tarihteki yerlerini almışlardır.
* Devrim yasalarına karşın tarikat ve cemaat yapılanmalarına, anti lâik uygulamalara susarak onay verenlerin 10 Kasım söylemleri sadece timsah gözyaşlarıdır.
* Yurtta Barış Dünyada Barış ilkesini küçümseyen ve Orta Doğu’da macera arayan yeni Osmanlıcıların Atatürk’ü anmaları ucuz bir takiyeden ibarettir. “Atatürk’e en ufak muhabbeti olan cenazeme gelmesin” vasiyetinde bulunan ve “Keşke Yunan galip gelseydi” diyebilen meczubun arkasında saf tutanların Gazi’den söz açmaları, ihanetlerini maskelemekten başka bir anlam taşımaz!
Bunlara karşın iktidara gelen karşıdevrim hareketi Kemalistlere büyük ve çok değerli bir katkı sağlamıştır. Artık Atatürk devlet korumasından çıkmış, Cumhuriyetin bilinçli ve kararlı yurttaşlarının arasındaki yerini almıştır. Siyaset dünyasında çok telaffuz edilen ama bir türlü gerçekleştirilemeyen “Sine-i millete dönme” eylemini ölümünden yıllar sonra Atatürk yaşama geçirmiştir. O artık milletin göğsünde, yüreğinde ve aklındadır. Her ulusal bayramda, 10 Kasım’da Anıtkabri dolduran çocuk, genç, yaşlı, kadın ve erkeklerin özetle halkın arasında, içindedir.
Bugün Türkiye güç koşullar içindedir. Kurtuluşumuz dün olduğu gibi bugün de Kemalizm’dedir. Üzerinde rötuş yapılmayan ödünsüz bir Kemalizm.
Kemal Anadol