Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı’nın teslim oluşu ile yurdumuzun dört bir yanına düşmanlar girerek işgal etmişti. Ordusu dağıtılmış bu topraklarda  Kdz. Ereğli’de 8 Haziran 1920’de  Fransızlar tarafından işgal edilmişti. Kuran-ı Kerim ve silahların üzerine edilen yeminle kurulan Kdz. Ereğli  Müdafa-i Hukuk Cemiyeti o tarihsel süreçte Ereğlileri örgütlemiş, Ankara hükümetinin koordinasyonunda, işgalden 10 gün sonra kendi kendini kurtaran ilk olma olmuştur. 18 Haziran 1920’de Fransızları Ereğli’den kocan Ereğlililerin bu şanlı tarihinin bugün 104. Yıldön8mü.

İlçe Kaymakamlığının açıkladığı programına göre, “18 Haziran Ereğli’nin Kurtuluşu’nun 104. Yılı” kutlama etkinlikleri saat 13.30’da Atatürk Anıtı önünde başlayacak. Çelenk Koyma, saygı duruşu ve istiklal marşı ile devam edecek kutlama programında günün anlam ve önemini Belediye Başkanı Halil Posbıyık anlatacak. Şiirlerin okunmasının ardından halk oyunları gösterisi ile tören sona erecek. Bu yıl kurban bayramına isabet eden 18 Haziran Kurtuluş Günü’nün ileriki yıllarda daha kapsamlı kutlanması dileğimizi tekrarlarken, sizleri, Tahsin Algün’ün Kurtuluş Savaşında Karadeniz Ereğlisi kitabından alıntılarla  o yıllara götürmek istiyoruz.

KUTSAL İSYAN’IN ÖYKÜSÜ

Ereğli’de Rüştiye Öğretmeni Nimet Hoca’nın öncülüğünde kurulan Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurucu başkanı ise dönemin Belediye Başkanı Akmanoğlu Raşit.

Mondros Silah Bırakışması ve Zonguldak’ın işgaliyle Ereğli’de başlayan uyanma ve ayaklanma Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919 parolasıyla başlatılan Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti hazırlıkları Akmanoğlu Raşit’in evinde bir araya gelen:

Cöbekoğlu Hakkı, Evvelzaman Hakkı, Hüseyin Ustaoğlu Nazif, Hacı Eyüp, Hacı Eşref, Cıbıroğlu Hacı Musa, Halil Ağa, Sarmısakçıoğlu Nazif, Haliloğlu Ali Rıza, Karamahmutoğlu Mehmet ‘e, Amasya’da Hoca Kamil Efendi’nin Sultan Beyazıt Camisi’nde yaptığı konuşmayı okur Nimet Hoca:

“Milletin haysiyeti, şerefi, hürriyeti, istiklali gerçekten tehlikeye düşmüştür. Bu felaketten kurtulmak gerekirse, vatanın son ferdine kadar ölmeyi göze almak lazımdır. Padişah olsun, Halife olsun, isim ve ünvanı ne olursa olsun hiçbir şahıs ve makamın hikmeti mevcudiyeti kalmamıştır. Yegane kurtuluş çaresi, halkın doğrudan doğruya egemenliğini eline  alması ve iradesini kullanmasıdır.

Bizim burada alacağımız karar, Mustafa Kemal’in ‘YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM’ direktifi ile yakında gerçekleşecek olan ulusal iradenin egemenliği istikametinde ve  Mustafa Kemal’in yolunda olacaktır.”

Nimet Hoca’nın bu konuşmasının ardından ‘Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti’nin kurulması ve  ‘Kutsal Yemin’le bu işe başlamamız gerekir’  görüşünün benimsenmesinin  ardından abdestler alınıp, bir masa etrafında toplanılarak Kur’an-ı Kerim ve tabanca üzerine yemin etti kurucular:

YEMİN METNİ: 

Vatan ve Milletimin kurtuluşu için sonuna kadar çalışacağımıza, başka siyasi düşünce ve  emellerin etkisi altında kalmayacağımıza Vallahi,  Billahi…

Karadeniz Ereğli’de kurulan Müdafayı Hukuk Cemiyeti’nin kuruluş programı ise şöyle belirlendi:

1-      Ereğli’de Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti’nin kurulduğu Mustafa Kemal Paşa’ya telle bildirilecektir.

2-      Ereğli, bir işgal hareketini silahla karşılayacaktır.

3-      Bunun için askerlik yapmış ve savaşmış olan gönüllülerden Kuvayı Milliye teşkil edilecektir.

4-      Rumların taşkınlıklarına son verilecektir.

5-      Ereğli köylüleri bir Cuma günü şehre davet edilerek bir miting yapılacak, memleketin içinde bulunduğu durum onlara da anlatılacaktır.

NİMET HOCA MİLLET PARKI’NDA EREĞLİLERE ŞÖYLE SESLENİYOR:

Oğuzlar ilçesinde Öğretmenler Günü kutlandı Oğuzlar ilçesinde Öğretmenler Günü kutlandı

Sayın dinleyiciler, Çanakkale ve Kafkas Ga­zileri!
Bugün ulusça mübarek vatanımızın parçalanma­sı, namus ve haysiyetimizin ayaklar altına alınması tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktayız. Her karış toprağı şehitler kanı ile yoğrulan kutsal vatanımıza el uzatılıyor. İzmirliler ve Batı Anadolu halkı silahlarıyla dağa çıktılar düşmanı Akdeniz'in çukurlukların­da kahredeceklerdir.

Aziz Hemşerilerim!
Bizler de görkemli tarihimize ve atalarımıza lâ­yık olduğumuzu kanıtlayacağız. Sınav günümüz gel­miştir. Bu uğurda sizlerle birlikte canımı vermekten çekinmeyeceğim.
Hoca çok heyecanlıdır. Tozpembesi yanakların­dan akan gözyaşlarını tutmağa çalışmaktadır.

Genç yavrularım!
Sizleri bugün için yetiştirdik. Düşmana Bedir'in Malazgirt'in, Fetih'in aslanları gibi kurşundan kenet­lenmiş saflarınızla saldıracaksınız. Onları yok ede­ceksiniz. Şehit ve Gazi olacaksınız. Bu ulus, bu vatan, bu tarih, bu şeref size emanet olacaktır.

Gaziler ve Kahramanlar!
Dinimize göre esir bir hükümdara itaat caiz de­ğildir. İtaat eden Peygamberimizin istediği ümmet de­ğildir.
Büyük tehlikeyi önlemek Kuvva-i Milliye ruhuna sadık kalmakla kabil olacaktır. Çanakkale ve İzmir-de akan kanlarla, Batı Anadolu'nun tarihi sınırı çizi­liyor. Biz de akıtacağımız kanlarla bu sınırı tamamlayacağız. Karadeniz sahilini kanımızla yalazlayacağız. “Misakımız” bu olacaktır.
Pek yakında bu toprakta yükselen kurtarıcının, Mustafa Kemal'in emrinde 1200 yılından beri uğrunda mücadele ettiğimiz İslam Dininin bugün içimizde ya­nıp tutuşan meşalesi bizi gazamızda kutsal savaşımızda muvaffak ve muzaffer kılacaktır. Çünkü hak uğrunda, vatan uğrunda, din uğrunda, millet uğrun­da savaşıyoruz Cenabı Hak bizimle beraberdir.

Karadeniz Ereğli’de Kurtuluş Savaşı mücadelesi örgütlü bir biçimde işte böyle başlarken, Ereğli kıyılarında Fransız savaş gemilerinin sık sık dolaştığı da gözleniyordu. Ellerinde Türk Bayrakları ile Kaptaş’tan, Cuma’dan, Yalı Köylerinden gelen atlı gruplar hep bir ağızdan ‘Dörtyüz aslandan bu vatan kaldı bize yadigar. Terk edersek lanet etmez mi bize Perverdigar.’ marşıyla Ereğli sokaklarını inlettiler

Alaplı, Gülüç ve Yalı köylüleri de açıldıkları kayıklardan ‘Karadeniz akar gider/etrafını yıkar gider’ marşı uğultular yaratıyordu.

Ereğli uyanıyordu. Ereğli bir bütün olmuş tek yürek ve tek vücut Kuvayı Milliye Ruhuyla Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti’nin öncülüğünde  işgale karşı ulusal duruş sergiliyordu.

FRANSIZ FİLOSU

Ereğli limanına gelen ve Kaymakamlığa gidip Osmanlı Devletine yardımcı olmak (!) için Heraklea Tepesine asker çıkararak korsanlık ve haydutluk ile mücadele edeceklerini söyleyen Fransızlar, Mondros Silah Bırakışması’nın 7. Maddesini uygulayarak maden ocaklarına ve limana egemen olmak istiyorlar.

Ereğli Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti  ‘Ereğli’de dirlik düzensizlik olmadığını’ ve bu durumun bir işgal olarak kabul edeceklerini amiral gemisine gönderdikleri heyetle bildirirken, konuyu ayrıca Mustafa Kemal’e de telgrafla bildirdiler. Mustafa Kemal’den yanıt gecikmeden geldi. Mustafa Kemal ‘Vatanımızı kurtarmak için yediden yetmişe kadar savaşmak zorundayız. 5000 kişilik yardım kuvveti gönderiyorum’ mesajını gönderdi.

Fransızlar, 8 Haziran 1920 günü; Bababurnuna 2 gambot yaklaştırıp 3 makine tüfekli bir piyade bölüğünü karaya çıkararak Keşiftepe ve Kestanelik sırtlarında hastane üzerinden kenti işgale başlarken, savaş gemileri de hem limanı hem de Ereğli’ye topa tutmaya başladılar. Askeri güç anlamında üstün olan  Fransızların bu işgaline karşı İzzet Dura yönetimindeki Kuvayı Milliye güçlerimiz geri çekildiler.

Samsun’dan güneş gibi doğan Mustafa Kemal’in gönderdiği Yüzbaşı Cevat Beyin Kuvayı Milliyesi ve Devrek’ten de Muharrem Çetesi  Ereğli’ye ulaştığında   tüm hazırlıklar tamamlandı. Şimdi saldırı zamanıydı. 18 Haziran 1020 günü Kuvayı Milliye Birliklerinin saldırısı karşısında şaşkına dönen Fransızlar işgal etmek istedikleri Ereğli’den çekilmeye başladılar ve 19 Haziran günü de tamamen terk ettiler.

Haber: Eyüp Bektaş

Muhabir: Derya Gökbulut Sağlam